Biz Sezar'ı değil,Cumhuriyet için ölen Maximus'u sevdik (1. kısım)

Latince respublica kamusal olan anlamındadır.Farklı köken,dil,düşünce ve inanışlardan oluşan insan topluluğuna onları birleştirmek yoluyla halk olma özelliğini kazandıran kamusal nesne anlamına gelir.Zorbalık,dinsel yüceleştirme ve dogmaları kullanarak  hüküm süren monarşiye karşı yönetenlerin halk tarafından seçildiği,yetkilendirildiği bir yönetim şeklidir.Cumhur kelimesi Arapçada bir araya gelme,topluluk oluşturma,toplum anlamındadır.Cumhuriyet bu kelime kökünden türetilmiştir.
Osmanlı imparatorluğu sınırları içinde yaşayan farklı kültürlerden,etnik gruplardan,dinsel inançlardan gelen kul/köle insan topluluklarının kurtuluş savaşı ile bir ortak amaç,var olma kavgası ile halk/ulus olma gücünü kazanması kaçınılmazdı.Kulluk ettiği hanedana karşı baş kaldırarak vatanını savunmak,bir halkın uyanışı için ilk adım.Çok yakın çevresi bile savaş sonunda yeniden hanedana yetki devri sunulacağını zannederken Atatürk bu ilk adımın sonrasında yönetim şekli olarak Cumhuriyeti seçerek halkın bilinci ve katılımını devlet yönetimi haline getirmiş,bu şekilde bir imparatorluğun kalıntıları üzerinde yeni bir ülke kurmuştur.
Montesquıeu cumhuriyet yönetiminde üç ana unsurdan, yasama,yürütme ve yargı,bahseder ve bunların birbirine karşı bağımsız ve denetleme esasına göre çalışması gerekliliğinden bahseder.Seçimle gelenlerin yönetme ve hükmetme hastalığına kapılıp temel değerlerden uzaklaşması ve bireysel çıkarlarını bulunduğu yer sayesinde kötüye kullanmasını engellemek için bu şarttır.Günümüz çağdaş toplumlarında bu üçlünün denetim ve uyarılmasında bir ana unsur daha ortaya çıkmıştır basın/yayın (medya).Toplum yaşamındaki olayları haber vermekle başlayan bu oluşum doğal olarak seçilmiş yönetenleri kontrol eden ve sorgulayan,denetleyen bir güç olmuştur.
Cumhuriyet ile yönetilenlerin kendilerini yönetecekleri seçerken en etkili koşul olaylar ve insanlara bakışı,en önemlisi de farkındalık/uyanık olma durumudur.Olayları değerlendirebilme,sorgulayabilme,farklı yönlerden bakabilmenin ilk şartı eğitimli olma halidir.Özgür düşünce,ancak bireylerin eğitimi sonrası oluşur.Atatürk'ün cumhuriyetin duyurulması ve kabul edilmesini izleyen yıllarda eğitime bu kadar büyük önem vermesinin nedeni budur.Kendi kendini yönetecek bir toplumun eğitilmesi,durumunu ve olayları değerlendirmeyi öğrenmesi gerekir ki yöneticileri sağlıklı olarak seçsin.
O halde doğru uygulanan cumhuriyet ve demokratik bir yönetimin  iki şartı daha var.Birincisi Eğitim ikincisi bağımsız Basın/Yayın.Bu ikisi ne kadar yıpratılırsa cumhuriyet ve demokrasin o kadar içi boşaltılmış olur.Yönetenler eğer hanedanlık kurmaya heveslenirse ilk yapacakları iş eğitimin içini boşaltmak,dogmalara göre yeniden düzenlemek olacaktır.Bu şekilde bilimden uzaklaştırılmış ezberci nesiller yetiştirilmiş,sorgulayan ve özgür düşünen bireyler yetiştirilmemiş olacaktır.Basın/yayının dönüştürülmesi ise önce sansürle başlar ardından sahiplerin dönüştürülerek "sahibinin sesi" yayın organları oluşturulur.Böylelikle insanların görmesi ve duyması gereken haberler diğer içi boş ve değersiz yayınlarla perdelenmiş olur.Haberler tek elden dağıtılmış ve servis edilmiş olacaktır,hatta doğal koşullarda yerden yere vurulması gereken bir olay övülecek ve propaganda unsuru olarak kullanılabilecektir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar